Parkenin altıncı oyuncusu durumunda olan, Bandırma basketboluna simge olmuş Vefa Tribünü seyircisinden
Bandırma’da son günlerde hiçbir yerel gazetenin gündeme taşımadığı Teksüt basketbol takımı ile ilgili haber sonrası anlamlı açıklama geldi. Vefa Tribünü kurucusu,Vefa Tribünü lideri Taner Seçil Vefalı seyirciler adına duygularını gazetemize verdiği röportajda dile getirdi.
EFSANE OLMAK ZOR. EFSANE OLARAK YAŞAMAK ÇOK DAHA ZOR..
Adım adım, basamak basamak tırmanırken zorlu yamaçları, ne omuz veren olur, ne de el uzatan olur. Hatta adını bile bilmez bir çoğu. Ama gün gelir zirveye çıkar, efsane oluverirsin. İste o anda başlar herşey. Ya ön plana çıkmak, yada menfaat torbalarını doldurmak için boy gösterirler yanında. Yapışırlar dört bir yanından asılırlar alabildiğince. Silkelenirsin “Burnu kaf dağında” derler, sendelersin “Aciz” derler. Kısacası önce kıskançlık, ardından kıyım başlar.
İşte böyle birşey Teksüt Bandırma BK efsanesi. Görener ailesinin rüyası, Özkan KILIÇ ve ekibinin özverisiyle, fabrika işçileriyle ve yerel turnuvalarla başlayıp, adım adım zirveye yürüyen, şampiyonlar ligi finaline uzanan ve geldiğimiz sürecin karmaşasında çırpınan sevdamızın hikayesi.
Gözlerimin dolmasına engel olamıyorum her yazdığım satırda. Şahsen birçok başarısına, perde arkasında ki emeğe, hayallere ve işin mutfağında ki heyecana bizzat şahit olmanın gururu, diğer yandan geldiğimiz aşamada ki zorlu sürecin neden olduğu endişe, üzüntü, öfke.
Endişeliyim çünkü;
Küresel sağlık tehdidinin hakim olduğu günümüzde bir belirsizlik söz konusu. Medya ve insanların dilinde, gerek kulaktan dolma, gerekse kasıtlı bir efsanenin küçülme, kapanma haberleri. Öte yandan yetişmesine tanık olduğumuz gençlerimizin tek tek transfer olarak yeni maceralara yelken açması. Rakipler yeni transfer duyurularıyla her gün manşet olurken, gururumuz Teksüt Bandırma BK nın varolma mücadelesine girmesi kaygılarımı tetikliyor.
Üzgünüm çünkü;
Kulüp yöneticiliğini kariyer ve statü planlamanın bir parçası gören, yakın çevresini ve şahsi menfaatlerini doyurma aracı olarak algılayan, sıkıyı görünce sıvışan zihniyetin aksine, adeta bir evlat gibi üzerine titreyen, hayatını, ailesini ve maddi varlığını feda eden, Türk basketboluna ve geleceğimiz gençlerimize değer katmayı amaç edinen ve bu gayesini “Bizde biliriz üst seviyede 5 yabancı alıp tribünlere oynamayı. Fakat biz önce insan, aydınlık bir gelecek nesil ve Türk basketboluna üst düzey yetenekler yetiştirmeyi hedefliyoruz” sözleriyle teyit eden başkanımız ve ekibinin varolma mücadelesinde ki yalnızlıklarını, maruz kaldıkları vefasızlıkları görmek beni derinden yaralıyor.
Öfkeliyim çünkü;
Basketbolun tam kalbinden gelen, zorluk ve mücadeleleri çok iyi bilen, basketbol sevdalısı evlatlarımızın top sürmeyi öğrendiği günden itibaren idolü olan kişilerin yöneticiliğini yaptığı Türkiye Basketbol Federasyonunun bu spora değer katan birçok kulübün tarih oluşuna ve yaşadığımız sürece sessizce seyirci kalması, gençlerimizin hayallerinin yarım kalmasına göz yummaları, maddi manevi destekten uzak kalarak Anadolu kulüplerini kaderine terk etmesi, Milli takımımızı devşirme oyunculara kazanç kapısı haline getirmeleri, umursamazlıkları, çok basit olduğu halde icraatten ve çözümlerden uzak kalmaları,
Milyon dolarlık kulüplere övgüler dizilerek, özellikle medyanın abartılı anons ve maç anlatımları, hakemlerin İstanbul takımı hayranlığı, hatalı kararları, küfürsüz hakaretsiz yapılan itirazların “Karşılaşmanın olağan seyrini engellemeye yönelik hareket” olarak değerlendirilmesi ve para cezası kesilerek bir darbede bu şekilde vurulması,
Adını dünyaya tanıttığı, değer kattığı, sayısız gurur yaşattığı şehrin idareci, işadamı, esnaf vs. önde gelen şahsiyetlerinden kimilerinin ilgisizliği, duyarsızlığı, “Desteğinizi kulüp için değil, evlatlarımız için istiyoruz” çağrılarına rağmen on beş günde bir iki saatini ayırıp maçlara dahi gelmemesi, bir bilet almaya yanaşmaması, fakat farklı mecra ve ilgi alanları söz konusu olduğunda kesenin ağzını açmaları, tüm imkanları seferber etmeleri,
Belki de dünyada benzeri olmayan şekilde sayısız gurur yaşattığı, çocuklarına iyi bir gelecek kapılarını açtığı, sosyal imkanlar sağladığı, kültürüne değer kattığı, cüzi ücretlerle veya ücretsiz olarak dünya çapında takım, oyuncu ve yetenekleri izleme fırsatı verdiği şehrin insanlarının sahip çıkmaması, maç ayırması, tribünleri boş bırakması, hatta bazılarının rakip takım tribünlerine geçerek kendi şehrinin takımına küfür edebilecek ve yuhlayacak kadar basitleşmesi, “10 liraya bilet mi olur? Çok pahalı” “Kalan 3-4 maçın yada gelmediğim maçların kombine parası iade edilmeyecek mi?” diye sorarken, diğer yandan ulusal boyutta ki kulüplerin milyon dolarlık oyuncuların parasını ödemek için duzenlediği yardım kampanyalarına verdiği yüzlük ve binlikleri ağzını ayıra ayıra anlatması, “Gelin hepimiz tek ses olalım, sesimizi ilgililere duyuralım, bu kulübü yaşatalım” çağrılarımıza “Bana ne yahu. Bana faydası mı var?” diyerek üstüne üstlük “ İsin gücün mü yok? Boş işlerle uğraşma” diye adeta alaya alması kanı beynime sıçratıyor..
Sonra oturup düşünüyorum. “Neden? Nasıl? Niçin? Tek bir sebebi olmalı. Efsane olmak zor. Efsane olarak yaşayabilmek çok daha zor. Ve umudumu diri tutuyorum. Çünkü çeyrek asırlık tecrübemiz, adanmış ruhlara sahip yöneticilerimiz, bağlarımızı güçlü tutan felsefemiz, en zor günlerde elini taşın altına koymaya çekinmeyen Teksüt A.Ş gibi cesur babayiğitlerimiz ve ilk günden beri coşkusuyla, enerjisiyle, duruşuyla takımına sahip çıkan ve fair play ödülüne layık görülen, 7 den 70 e, eğitim düzeyi, mesleği ve maddi seviyesi farklı fakat hedefi ve sevdası tek, gerçek VEFAlı, dünyanın en güzel taraftarı olan kocaman bir ailemiz var.
Her zaman dediğim gibi. Tüm yüreğimle inanıyorum ki bu ateş yanmaya, Teksüt Bandırma BK efsane olmaya ve tarih yazmaya devam edecek. Fakat kaygı, üzüntü ve öfkemize sebep olanları ne tarih, ne Türk basketbolu, ne de vicdanlar hiç bir zaman affetmeyecek.
TANER SEÇİL